Türkiye rafine tuz ihtiyacını ağırlıklı olarak Tuz Gölünden karşılamaktadır. Ancak Tuz Gölü kanalizasyon suları, kimyasal atıklar ve çevresel kirlenmeye bağlı olarak oldukça kirlidir, sağlığa uygun değildir. Zaten buradan elde edilebilecek bir tuzun da rafine edilmesi elzemdir.
Kaya tuzu, Tuz Gölünden tamamen farklıdır. Önceki yazımız olan “Neden Çankırı Kaya Tuzu Kullanmalıyız” başlıklı yazımızda da belirtildiği üzere kaya tuzu çeşitleri yer altından çıkarılmaktadır. Kristal kaya tuzları bulunduğu yer itibariyle çevresel kirlenmeden ve çevresel atıklardan uzaktadır. Bu nedenle ağır metaller ve yabancı maddeler içermeyen kaya tuzlarının sadece yüzeysel bir temizlik ile (sadece yıkanarak) kullanılması yeterlidir.
Rafine edilmiş tuzlar, rafine edilmeden önceki doğal tuz vasfını tamamen kaybetmiştir. İster kaya tuzu olsun ister deniz tuzu ya da göl tuzu… Bütün doğal tuzlar 84 çeşit element içermektedir. Tuz rafine edildiğinde(650 °C ısıda rafine edildiği için) sahip olduğu 2 mineral haricinde ki 82 mineral yok olur. Kalan iki mineral ise Sodyum Klorürdür. Ancak %97 oranında ki Sodyum Klorüründe doğal yapısı bozulmuştur. Rafine tuzlarda ayrıca yapay iyot ilavesi ve topaklaşmayı önleyici bazı kimyasallar da yer almaktadır.
Rafine Tuzda Yer Alan Kimyasal Maddeler:
Rafine edilen tuzun kristal yapısı da tamamen bozulmaktadır. Hem sahip olduğu kimyasal ve yapay maddeler nedeniyle hem de doğal yapısının bozulması nedeniyle çeşitli hastalıklara davetiye çıkarabilmektedir. Bu hastalıkları kronik hastalıklar, eklem rahatsızlığı… Şeklinde sıralayabiliriz. Ayrıca Prof.Dr. Mustafa Duran yazısında rafine tuz içerisinde yer alan kristallerin birbirinden ayrılmış vaziyette olduğunu ve metabolize olması için yüksek düzeyde güç kaybının olması gerektiğini belirtmiştir. Rafine tuzun aşırı tüketilmesi, hücrenin su kaybetmesine ve bu nedenle buruşmasına neden olabilmektedir.
Bütün tuzları aynı kefeye koymak büyük bir yanlış olacaktır. Çünkü rafine edilmemiş halde doğal haliyle tüketebileceğimiz Çankırı kaya tuzu, doğal kristal kaya tuzu çeşitleri ve diğer kristal tuzlar ile çevresel etmenlerden tamamen etkilenen ve rafine edilen tuzlar bir olmayacaktır. Birçok doktor tuz ile ilgili açıklama yaparken bu ayrımı çok iyi bilmekte ve uzak durulması gereken tuzun rafine tuz olduğunu belirtmektedir.
Dünyada üretilen tuzların büyük bir bölümü gıda olarak değil sanayide kullanılmak üzere üretilmektedir. Endüstride kullanılan ve rafine edilen tuzlar doğallığını tamamen kaybetmiştir ve gıda olarak kullanılması halinde böbreklerimiz, kalbimiz, boşaltım sistemimiz, konsantrasyon yetimiz ve vücudumuzun diğer bütün bölümleri olumsuz şekilde etkilenebilmektedir.
Hücrelerin su kaybetmesine neden olur. Bu durumda hücreler büzüşmekte ve ölebilmektedir.
Rafine tuzun sebebiyet verdiği ödem ve dokuda ki su birikmesi, bayanların önemli sorunları arasında yer alan selülite davetiye çıkarmaktadır.
Kullanılan rafine tuzun vücuttan atılamayan kısmı böbrek ve safra kesesi taşı oluşumuna yol açar. Ayrıca kemiklerimizde ve eklem bölgemizde depolanan bu tuz romatizma ve gut gibi sağlık sorunlarına neden olur.
Görüleceği üzere rafine tuz için seçilen göl tuzu ve rafine işleminin sonucunda doğal tuzun başka bir madde haline dönüşmesi birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle yaşamımız için gerekli olan tuzun doğrusunu kullanmamız sağlığımız için gerekli olacaktır. Hele ki kristal kaya tuzu ve diğer temiz kristal tuz çeşitleri açısından zengin olan ülkemize ait Çankırı tuzu gibi tuzlar, ağırlıklı olarak sanayi için üretilen rafine tuzlara karşı önemli bir alternatif olacaktır.
Kaynak: Prof. Dr. Mustafa DURAN
Kaynak: cankirituz.com